17 Ocak 2018 Çarşamba

1.BÖLÜM: Fuzûlî’nin 'Kürtçe' şiirleri

         Fuzûlî'nin Kürtçe şiirleri gün yüzüne çıkarıldı. Kayıp şiirler, şair Selim Temo tarafından latin alfabesine çevrildi.




             Cemal Süreya, ömrü yetse, Fuzûlî’nin “Beng ü Bâde”sini günümüz Türkçesine çevirecekti. “Bu uzun şiir Kürtlerin ve Türklerin kucaklaşması olacaktır” demiş, Fuzûlî’yi “kardeşliğin” simgesi saymıştı. Peki ama neden başka bir şair değil de o? Pek çok kitap ve makalede Fuzûlî’nin Kürt olduğu ve “işte bunlar” denilip gösterilmese de Kürtçe şiirler yazdığı belirtiliyor. Acaba Cemal Süreya bunu biliyor muydu? Eski edebiyata vâkıf bir şair olarak bu şiirleri görmüş müydü?

Fuzûlî gibi büyük bir şairi sahiplenmek, bunun maddi temeli olmasa bile anlamlıdır elbette. Ancak pespaye bir ırkçılıkla dolu Türkolojinin tarihi, Kürtler ve Kürtçeye dair her şeyi örtmekle marufken “şayia”yı neden ciddiye almayalım? İhtiyat kaydıyla tabii. İki şeyden söz edeceğim, ihtiyata örnek olsun:
1. Yıllarca Nef’î’nin Kürtçe şiirleri olduğu söylendi. Bunu söyleyenler arasında bir zamanların cumhurbaşkanı adayı, şimdilerde MHP milletvekili olan Ekmeleddin İhsanoğlu da var. 
TEHSÎN ÎBRAHİM DOSKÎ’DEN İLK NÜSHALAR
Sonra Güney Kürdistanlı çalışkan bir âlim olan Tehsîn Îbrahîm Doskî bir nüsha buldu ve yayımladı. Bu metin, bilinen Nef’î’ye değil, Türkçe, Farsça, Goranî ve Soranî şiirler yazan Nefaî’ye aitti. Bilinmeyen bir isimdi. Çok da iyi oldu. Bir roman için bir fikir: 1960’larda “ne Kürt ne de Kürtçe vardır” demek zorunda kalıp eski Türk edebiyatında doktora yapan Siverekli bir genç, zamanın elyazmaları kütüphanesinde Nef’î sandığı Nefaî’nin metnini görür. Korkudan sapsarı kesilir. Teknolojik bir araç da yok ki kopyalasın! Hem kopyalasa devletten nasıl saklayacak? Bizim genç kütüphaneden yorgun dizlerle çıkar. Bir gün, politik bir Kürde Nef’î’nin Kürtçe şiirlerini gördüğünü söyler ve şayia yayılır! Bu, tabii, Nef’î’nin Kürtçe şiirlerinin olmadığı anlamına gelmez.
DEVLETTEN GİZLENEN EL YAZMALARI
2. Ankara’daki Milli Kütüphane’de bir Melayê Cizîrî divanı vardır ama kapağı Fuzulî’nin “Leylî vü Mecnûn”udur! Başka bir roman için başka bir fikir: (Belki de) Kürtçenin yasaklandığı dönemin Milli Eğitim bakanlarından olan Bedirxanî kökenli Hüseyin Vasıf Çınar, bütün elyazmaları devlet tarafından toplanırken, elindeki divanı gizleme gereği duydu, yok edilmesine içi el vermedi. Onu “Leylî vü Mecnûn”un kapağının içine saklayıp teslim etti. Hem bu nüsha öyle böyle bir nüsha değil. Teyar Paşayê Amedî’nin bilinen tek örneği olan kendi hattı (Söz konusu kütüphanenin amirleri nüshayı bulup yakmasınlar hemen, bir kopyasını çoktan aldım!). Belki biri o metni gördü, Fuzûlî’nin Kürtçe şiirler yazdığını sandı!
AZERİCE, KÜRTÇE AKRABALIĞI
1483’te doğan Fuzûlî’yi Azeri, dolayısıyla Türk sayan pek çok metin söz konusudur. Birkaç şey atlanır ama. İranî bir dil olan eski Azerice ile Kürtçe arasında sıkı bir ilişki var, akraba diller. Hem “ez” hem “min” vardır bu iki dilde. O “ez” dönüşüp “öz” olur, dilsel bir asimilasyon gerçekleşir. “Azer” (ateş) ise Kürtçeler içinde “adir-agir” (Zazakî-Kurmancî) halinde yaşar ya da tersi. İki toplum akrabadır, ama Azerice asimilasyon sonucu artık “Türkî” bir dildir. Dolayısıyla Fuzûlî’nin Azeri de olsa Kürt de olsa Kürtçe bilmesi ve yazması şaşırtıcı değildir. Alanla ilgili bütün kaynaklarda onun Arapça, Farsça ve Türkçe şiirler yazdığı belirtilir. Peki ya Kürtçe?
Kürt edebiyatının yazılı tarihiyle ilgili çalışmalarda genellikle 9. yüzyıl ve sonrasından kalan Goranî metinlerden söz edilir. Bu metinler 19. yüzyılda ya yazıya geçirilmiş ya da eski sayfalar “defter/tezkire” şeklinde düzenlenmiştir Gerçi daha eski tarihli “keşkul/tezkire”ler de var; Anwar Sultanî’nin 1998’de Londra’da yayımladığı, A. M. Mardoukhi’nin (1739-1797) “Keşkulî Şi’r-i Goranî Kurdî/Anthology of Gorani Kurdish Poetry”si gibi.
Sözü edilen şiirlerin hemen tamamı “halk şiiri” tarzındadır. Ama “klasik/divan” edebiyatı açısından bakıldığında bilinen en eski metin, Kemal Fuad’ın 1970 tarihli “Kurdische Handschriften” kitabında belirttiğine göre 14. yüzyılda Mele Perîşan tarafından yazılmış sofist bir mesnevidir. Ancak Kurmancî klasik şiiri için bildiğimiz en eski isim, Elî Herîrî’dir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sîsa Mecîd - memed kani